"melih gökçek, türk siyaset 'pop'unun, ya da siyaset folklorümüzün diyelim, temel figürlerinden biri sayılmalı. geçtiğimiz pazar günü yapılan seçimlerde [2004 yerel seçimleri -asc], üçüncü kez üst üste ankara büyükşehir belediye başkanlığı'na seçildi. üstelik oy veren iki seçmenden birinin oyunu alarak. kuruluş sürecinde ayrı düştüğü, hakkında ileri geri konuştuğu akp'ye son anda adaylığını kabul ettirmeyi başardı. 'ne pahasına olursa olsun mutlaka kazanma' hırsını ve arzusunu temsil ediyor o. siyaset 'pop'umuzun timsali olması, öncelikle bundan. 1991 genel seçimlerinde, milletvekili olduğu anap'taki konumundan ümidini kesince, mhp-rp-idp seçim ittifakını kotaranlar arasında yer almıştı. 1994 yerel seçimlerinde, rp adayıydı ama bütün sağ partilerin oylarını devşirerek seçildi. mhp'nin yıldızının parladığı 1999 yerel seçimlerinden sonra bir eliyle millî görüş, diğer eliyle bozkurt işareti yaparak selâmladı taraftarlarını. türk sağının 'best of' derlemesi o. başlıbaşına bir parti: melih gökçek partisi.
gökçek'in elinde ankara, bir 'mega-taşrapol'e dönüştü. onun temsil ettiği zihniyet dünyasında şehir, sadece 'büyük bir yer'. insanları çok yönlü bir beşerî ilişkiler ağı içinde buluşturan, onlara 'çılgın kalabalığın ortasında' özgürlük sağlayan bir sosyal ortam değil. sadece ve sadece, büyük bir yer. şehri bir 'doku' olarak düşünmüyor o. büyük alışveriş merkezleri, 'avrupa'nın en büyük park alanı' göksu, konut alanları vs., ayrı ayrı duruyorlar; melih gökçek bu 'tesisler' arasındaki trafiği mümkün mertebe hızlandırmaya azmetmiş, kavşak üstüne kavşak, alt geçit üstüne üst geçit konduruyor. ankara, bir köşesinden diğerine transit geçiş halinde yaşanan bir 'kompleks'e dönüştü. 'yer'leri birleştiren bir bütünlük duygusu kalmadı; muhtelif modüller var, aralarında da trafik var, o kadar. yayan yaşanabilen bir şehirdi, bu güzel özelliğini kaybetti. dünyanın en yaya düşmanı şehirlerindendir artık.
ankara'nın şehirlik-taşralık davası gökçek'in icadı değil elbette. cumhuriyetin başından itibaren, ankara'nın 'yerlileri' (angaralılar) ile burayı yeni türkiye'nin nümune-başkenti yapmak isteyen batıcı elit arasında bir itişme vardı. l. funda şenol cantek, iletişim'den çıkan yabanlar ve yerliler kitabında bu sürecin nasıl yaşandığını zengin kaynaklarla tahlil ediyor. bu iki yakanın hiç birleşmediği bir ayrışma değildi, kendi bireşimlerini de üreten bir gerilim yaratmıştı; ankara'nın şehir hayatına kendine özgü bir dinamizm kazandıran bir gerilim.
ankara'nın, gökçek'in elinde kaybettiği bir değer de bu: taşralığınının sevimli yüzünü kaybetti. ankara, 1980'lerin başına kadar bir 'küçük-büyükşehir' olmanın neşesine sahipti. hem büyükşehir olanaklarını barındıran, hem de insanı uzak mesafelere, tüketici ve hoyrat bir tempoya zorlamayan, pek münasip bir ölçeği ve ritmi vardı. kozmopolitliğe açık bir ortamda, taşranın sevimli yüzünü de taşıyan bir yerdi burası. taşranın sevimli yüzü: yani cemaat ilişkilerinin gözetleyici, denetleyici olmaktan öte dayanışmacı, 'dost' cephesi; bir naiflik; sahici meraklar, sahici hayretler... ankara, bir zamandır, bu küçük-büyükşehir âhengini yitirdi. taşralılığın hoyrat yüzü kendini gösterdi.
gökçek'in popülizmi faşizan bir renge bürünebiliyor kolaylıkla. onun belediyeciliğini şehircilik, planlama, mimarlık ilkeleri açısından eleştiren meslek kuruluşlarına karşı kullandığı provokatif dille... meşhur "böyle sanatın içine tükürürüm" lâfıyla... neden kadın sığınmaevi açmadığını soranlara "oralarda neler yaptıklarını söylemeye terbiyem müsait değil" deyişiyle... hem 'garibanların' 'okumuş züppelere' karşı duyabileceği hıncı, hem de koyu muhafazakârlığın ruhunu okşuyor. soyut lâflar eden, her şeye karşı çıkan solcu aydın bozuntularına karşı, pratik hal çareleriyle erkekçe meydan okuyan 'başkan'... hadi 'lan'
şimdi bilmemkaç metrelik döner semazen (tabii eteğinin altında alışveriş merkezi), peluş oyuncaklardan hayvanat bahçesi, tayyare biçiminde heykel -lokanta (aydınlatmalı!) gibi projelerle, dev ölçekli bir köy panayırının fantezilerini kuruyor. ankara, güzel ankara... seni görmek ister her bahtı kara..."
kaynak: tanıl bora, "gökçekkent ankara", milliyet, 2 nisan 2004
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder